🎏 Ahir Zamanda Cinler Görünecek Mi
Ulaştığıgün dîn günüdür. Ama aynı zamanda dîn gününü Allahû Tealâ kıyâmet günü için de kullanıyor. Aynı zamanda dîn gününü mürşide tâbî olduğumuz gün için de kullanıyor. Öyleyse Allahû Tealâ’nın kullandığı bu muhtevada kişinin dîn gününün sahibi olması, Allah’a kul olmasıyla paralel bir olgudur.
Sözkonusu kıstas Ahir Zaman ve kıyamet alametleri üzerine araştırma yapan birçok İslam alimi tarafından da kullanılmıştır. Konunun uzmanlarından Bediüzzaman Said Nursi de Ahir Zaman hakkındaki hadislerin günümüzde meydana gelen ve gözle görülen olaylara tam mutabık çıkmasının hadislerin hakikat olduğunu
İştePeygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın bu nevi sözleri, hikmet-i ibhâmdan ileri geliyor. HİCRİ 1400: 1979-1980. Hicri 1400, hadislere ve İslam alimlerinin açıklamalarına göre Hz. Mehdi (as)'ın faaliyete başladığı tarihtir. Hicri 1400'ün başlamasıyla birlikte Peygamber Efendimiz (sav)'in haber verdiği Hz.
Şüphesizki Allah zâlimler gürûhunu hidayete erdirmez.”. (Mâide: 51) Bunlarla Bu Kadar Dostluk Kurduğuna Göre Meğer Bu da Onlardanmış. Bunu Âyet-i kerime’den Öğreniyoruz. Bir müslüman günde beş vakit namazında şöyle duâ eder: “ (Ey Rabbimiz!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bize doğru yolu
OtuzBirinci Söz. Mi’rac-ı Nebeviyeye dairdir. İhtar: Mi’rac meselesi, erkân-ı imaniyenin usûlünden sonra terettüp eden bir neticedir. Ve erkân-ı imaniyenin nurlarından meded alan bir nurdur. Erkân-ı imaniyeyi kabul etmeyen dinsiz mülhidlere karşı elbette bizzat ispat edilmez. Çünkü Allah’ı bilmeyen, Peygamberi
görünecek Işık görme törenine, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Mutfakta bir şeye dokunduğu zaman annem *"**pis ellerinle bir şeye dokunma!"*, tuvalete girdiği zaman *"P**is! SEÇİLİRSİNİZ İŞTE O ZAMAN EN BAŞTA BEN BUGÜN AHIR DEYEBİLDİĞİNİZ MEKANA GELİP, SİZİ BİR ÖKÜZ OLDUĞUNUZ İÇİN TEBRİK EDİP
Veejderin ağzından ve canavarın ağzından ve yalancı peygamberin ağzından, kurbağalar misüllü üç nâpâk ruhun çıktığını gördüm. Zira, bunlar alametler gösteren cin ruhları olup, zeminin ve bütün dünyanın meliklerini, herşeye kadir Allah’ın o büyük gününün muharebesine cem etmek için onların yanına giderler.
Peygamberimiz(sav) bundan 1400 sene önce, ahir zamanda -yani içinde bulunduğumuz dönemde- yaşanacak olayları çok detaylı olarak bildirmiş ve bu dönemi kapsamlı olarak tarif etmiştir. Ahir zamanda insanların Kuran ahlakından uzaklaşacakları bir dönem olacağını; dünya çapında büyük bir bozulma, fitne, savaş, kargaşa ve
5 ihtiyarî ve kadere dair Yirmialtıncı Söz'ün âhirinde, şu âhirki âyetin hurufatının vaziyetindeki mühim bir lem'a-i i'caza işaret edilmiştir. Bu âhirki âyet, cümleleriyle Sahabeye baktığı gibi, kayıdlarıyla dahi yine sahabenin ahvaline bakıyor. Ve elfazıyla, Sahabenin evsafını ifade ettikleri gibi, hurufatıyla ve o
Oneof the world's largest video sites, serving the best videos, funniest movies and clips.
DLHise ek bütçe çıktığını ancak ihale şartnamesini tamamlayamadıklarını ve yakın zamanda kazılara başlayacaklarını belirtiyor. 3 aydır eserlerin ne durumda olduğu bilinmiyor. Kaybedilen zaman 29 Ekim’de bitecek olan proje süresine eklenecek mi, o da belli değil. En önemlisi bilimsel verilerin alınması için geçen
Birahir zaman alameti üstüne tezler. Basra Körfezi’nden Mısır’a uzanan Bereketli Hilâl’in kuzey ucunda, sonsuz bir denizi andıran Harran Ovası’na nazır hakim tepede bir dilek ağacı vardı. Etrafında birkaç kimliği belirsiz mezarın bulunduğu karadutu Müslüman ahali meçhul bir zamandan beri Ziyaret olarak adlandırırdı.
lesyNN. Değerli kardeşimiz, Bir mümin olarak Asr-ı saadette hangi ibadetler yapılıyor, hangi yasaklardan kaçınılıyor idiyse, aynı yolu takip etmek esastır. Ahir zamanda öncelikli bazı konuları şöyle sırlayabiliriz Ahir zamanda en tehlikeye giren husus iman esaslarıdır. Bunları öğrenmeye azamî çaba göstermek gerekir. Deccallerin en büyük tahribatı, doğrudan Kur’an’a ve iman esaslarına yöneliktir. Allah’ın inkârı, haşrin inkârı deccalizmin, süfyanizmin temel felsefisidir. O hâlde en öncelikli husus başta tevhit ve ahiret inancı olmak üzere, iman esasları üzerinde yoğunlaşmak, -anadan, babadan gelen bir taklitle değil- ilmî araştırmayla tahkik mesleğini esas alarak, tahkikî imanı elde etmeye çalışmak gerekir. Bir hadis-i şerifte “deccale karşı İhlas suresinin okunması” tavsiye edilmiştir. Bu hadisten anlaşılıyor ki, ahir zaman fitnesinde en fazla ihtiyaç duyulan husus Allah’ın birliğine imandır. İhlas suresinin okunmasından maksat, onun ders verdiği tevhit akidesini pekiştirmektir. "Ahir zaman fitnesi" demek, İslam’ın öngördüğü tevhit ve istikametin bozulması demektir. Bediüzzaman Said Nursi, tevhit akidesinin temel referansı İhlas suresi olduğunu söyler. Nitekim, Anglikan kilisesinin “Kur’an fikir ve hayata ne vermiş?” şeklindeki sorusuna karşılık, “Fikre tevhid, hayata istikamet vermiştir. Buna dair şahidim 'Kul huvellahu ehad' suresi ile 'festakim kema ümirte = Emr olunduğun şekilde istikametini belirle!' ayetidir.” bk. Sözle, Envar, s. 746. diyerek cevap vermişti Ayrıca Deccalın şerrinden korunma noktasında, “Kehf Sûresini okuyan Deccal'ın fitnesinden korunmuş olur.”Ebû Davud, Melahim 14 rivayeti yanında “son âyetlerini okuyan,”Müsned, 2/446 “ilk on âyetini ezberleyen korunmuş olur.”Müsned, 2/449 şeklinde rivayetler de vardır. - Acaba bu sûrenin okunmasında ne gibi hikmetler olabilir? Bu sûrede Cenab-ı Hak, zât ve sıfatlarıyla tanıtılmakta, Onun yardımıyla Ashab-ı Kehf'in, zamanın zâlim hükümdarı Dakyanus'un şerrinden kurtuluşları anlatılmaktadır. Deccal'ın şerrinden de yine Cenab-ı Hakk'ın inayetiyle kurtulunabilir. İşte bu sûre mü'minlere bu güvenceyi vermektedir. Bu sûrenin Resûlullah zamanından beri cuma günleri camilerde okunmasının önemli bir hikmeti de Deccalın şerrinden Allah'a sığınmak içindir. Muhammed el-Hicazî öl. 1625, Deccalın fitnesine karşı Kehf Sûresini okuma tavsiyesini değerlendirirken, ona ancak Kur'ânla karşı çıkılabileceğini söyler ve sırrını şöyle açıklar "Deccala karşı kuvvetli olan Kur'ân ile kuvvetlidir."[bk. el-Hıcazî, Sevâü's-Sırat Mısır Daru’l-Kütübi’l-Mısriyye, Gaybiyat Teymür, nr. 26, vr. 251, 268] Kur’ân’ı iyi bilen, kalb ve aklını onun kutsî hakikatleriyle dolduran kişiye Deccalın hile, şüphe ve vesveselerinin hiçbir etkisi olamaz. Dinî ilimlerle fen bilimlerini birlikte okumak, asrın durumunu müşahedeye çalışmak önemlidir. Çünkü, ahir zaman fitnesinin en önemli sıkıntılarından biri de cehalettir. Bu devirde bir yandan fen ilmini bilmedikleri için mekteplileri tekfir eden bağnaz medrese softaları, bir yandan da dinî ilimlerden habersiz olduklarından medrese alimlerini cehaletle suçlayan mektep bağnazları cehalet kaynağı durumundadır. Özellikle bu iki cehalet de ilim örtüsüne bürünmüş bir cehl-i mürekkep konumunda olduğu için, izalesi de oldukça zordur. Her zaman kötülükten sakınmak iyilik yapmaktan daha önce gelir. Şu ahir zamanda ise, bu husus daha da önem arz etmektedir. Çünkü, devir kötülük çarkı gibi dönmektedir. Bu sebeple, maddî eylemlerden mutlaka uzak durmak gerekir. Bu tür örgütlerden fersah, fersah uzaklaşmak lazımdır. Hadislerde ahir zamanın dehşetli fitnelerinden haber verilmiştir. Ebu Hureyre’den ra. rivayet edildiğine göre Resulullah ümmetin sefih gençlerine dikkat çekerek “Ümmetimin helaki sefih gençler eliyle olacaktır.”1 buyurmuştu. “İçimizde salihler dindarlar olduğu halde helak olur muyuz?” sorusuna “Kötülükler çok olunca.”2 diye cevap vermişti. Yine Medine’de sahabelerine, “Ben şüphesiz evlerinizin içine yağmur gibi girecek fitneler görüyorum.”3 buyurmuştu. Bir hadis-i şeriflerinde de, “Zaman yavaş yavaş yaklaşıyor. Amel azalacak, kalplere cimrilik atılacak, fitne hakim olacak. Ölümler artacak.”4 buyurarak gittikçe ümmette bozulmaların olacağını haber vermişti. Bir başka Hadis-i Şerif de, “Şu önümüzdeki günlerde cehalet iner, o zaman din ilmi kaldırılır. Hem o zaman ölümler çoğalır.”5 haberi verilmişti. Ashabtan Enes b. Malike gelip, Emevi valisi Haccac b. Zalim’den şikayet edenlere o “Sabrediniz, üzerinize gelen zaman ancak kendisinden daha kötü olarak gelecek Rabbinize kavuşuncaya kadar. Ben bunu Nebiniz asm. den duydum.”6 buyurmuştu. Resulullah asm. in sırdaşı olan Huzeyfe b. el-Yeman ra. bir gün kendisine ulaşmasından korktuğu şer konusunda Resulullaha şöyle demişti “Ey Allah’ın Resulü, mutlaka bizler İslam'dan önce cahiliyyede şerler içinde idik. Derken Allah bize hayrı getirdi. Acaba bu hayırdan menfeatten, güzellikten sonra kötülükler var mı?" Bunun üzerine Allah Resulü “Evet!..” buyurdu. O “Peki, bu şerden sonra hayırdan bir şey var mı?" Resulullah yine “Evet!..” buyurdu... Hadis-i şerifte Resulullah asm. yine şerlerden söz etti. sonunda Huzeyfe ra. yine sordu “Bu şerlerden sonra da hayır var mı?” Resulullah asm. “Evet” buyurdu. “Bir kısım çağırıcılar cehennem kapılarına çağıracaklar, kendilerine icabet eden oraya yönelecektir. Onu oraya atacaklar.”7. Bunun üzerine ben “Onları bize tarif eder misin?” dedim. Resulullah “Onlar sizin aşiretinizden, içinizdendir. Sizin dilinizle konuşurlar.” dedi. Yine ben “Bu zamana ulaşırsam bana ne yapmamı emredersin?” dedim. Resulullah şöyle buyurdu “Müslümanların cemaatine ve onların imamına önderine uy ve bunlardan ayrılma.” Bunun üzerine “Onların cemaati ve önderi yoksa?..” dedim. “O zaman cemaati ve imamı olmayan fırkaların hepsinden ayrıl, şayet bir ağacın köküne kovuğuna sığınabilirsen, ölüm sana yetişinceye kadar bu hâl üzere ol.”8 Burada Resulullah yine ümmetinin gittikçe bozulacağını, fakat Cahiliyye Çağından sonra İslam'ın geldiği gibi, her şerrin arkasından hayrın geleceğini belirtmiş, bozulmanın, çürümenin içten olacağını da ihbar etmiştir. Bozulanlar Müslümanlar içinden, onların kavim, kabile ve toplumundan olacaktır. O zamanlar Müslümanların da cemaatleri ve bunların önderleri olacak, bunlar bozulmaya, fesada karşı mücadele edeceklerdir. Durum daha kötüye gider de Müslüman kendisine yol gösterici bir imam önder, lider bulamaz, cemaat ve imam olmazsa, Resulullah böyle bir zamanda toplum içinde olmamayı, bozulan topluma karışmamayı tavsiye etmektedir. Bir başka hadis-i şerifte de Ebu Hureyre’den nakledildiğine göre Resulullah asm. “Yakında büyük fitneler olacak o fitnelerde yerinde oturanlar ayaktakilerden, ayaktakiler yürüyenlerden, yürüyenler koşanlardan, daha hayırlı olacaklar. Kim o fitne içinde bulunmuş olursa, ondan uzak dursun. O zaman bir iltica yeri, sığınacak mekan bulursa ona sığınsın.”9 buyurarak, aynı konuya parmak basmıştır. Cahiliye çağındaki açık saçıklığın, ümmetin sonunda da olacağını belirten Resulullah, bir gün Medine’de sabah namazı vaktinde korkarak heyecanla uyanmış “Dünyada nice giyinmiş kadınlar vardır. Ahirette çıplaktırlar."10 buyurmuştur. Böylece Resulullah dünyanın sonunda ve ümmetin sonlarında, İslam kadınlarının dünyada giyinik oldukları hâlde, İslamî tarzda giyinmedikleri, bazı yerlerini açtıkları, şeffaf ve dar giyindikleri için ahiret nokta-i nazarından açık olduklarını ve açıklıklarının cezasını göreceklerini belirtmiştir. Yine, “Benden sonra, kimisi kimisinin boynunu vuran kâfirler olarak dinden dönmeyin.”11 buyurarak, kendinden sonra cahiliye çağı gelenek ve göreneklerine, içki, kumar, faiz, puta tapma, fısk ve büyük günahlara dönmemeyi emrettiği gibi, dinden geri dönme hususunda da ümmeti uyarmış, İslam cemiyetlerinde irtidadların dinden dönmelerin olacağına da işaret etmiştir. Yine, fitnelerin Hz. Ömer zamanından sonra başlayacağını da Huzayfe’ye ra. bildirmiş, Hz. Ömer’in ra. fitnenin ortaya çıkmasını engelleyen bir kapı olduğunu ifade etmiştir.12 Resulullah asm. ayrıca fitnenin doğudan çıkacağını, deniz dalgaları gibi dalgalanıp ortalığa hakim olacağınıda belirtmiştir13. Hatta zamanın değişmesi ile insan şekilli putlara tapılacağını da haber vermiştir.14 Ümmet içinde ye’cüc, me’cûc ve Deccal’ın çıkacağındanda söz eden Resulullah asm. 15 zaman geçtikten sonra, güvenilirliğin insanlardan alınacağını, insanların gittikçe kötüleşeceğini, geriye kötü hâlli insanlar kalacağını Husale-i nas belirtmiştir. Husale, her şeyin kötüsü hakkında kullanılır. Meselâ buğdayın, hurmanın kötüsüne husale” denildiği gibi, insanların şerlilerine, alçaklarına da böyle denir. Nitekim Buhari’de nakledilen bir hadis-i şerifte Mirdas b. Eslemi şöyle rivayet eder “İyiler birer birer önceden gider. Geride arpa veya hurmanın husalesi döküntüsü, kötüsü kaldığı gibi husaleler kalır da Allah Onlara hiç kıymet vermez.”16 Bir hadis-i şerifte ise, ahir zamanda, kişiyi kardeşinden ve babasından ayıracak fitneler çıkacağı haber verilmektedir “İlerde büyük fitneler olacak, kişi o fitnelerde kardeşinden ve babasından ayrılacak. O zaman fitneler erkeklerin kalplerinde kıyamete kadar yayılacak. Hatta O fitne zamanında bir kimse, zinakâr kadının zinasıyla ayıplandığı gibi, Allah’ın emirlerine uymasından dolayı 17 ayıplanacak.” 18 Rasulullah asm.’ın bu haberine göre, kıyamete kadar devam edecek şiddetli fitnelerde, özellikle ahir zamanda gelecek fitnede, kişi düşünce, fikriyat, hayatı anlama ve yorumlama, hatta din edinme hususunda kardeşinden ve babasından farklı olacak. İki kardeş, baba ile oğul bu hususta aynı değerleri paylaşmayacak. Çünkü O zaman fitne çok yaygın hâle gelecek, kişiler ailelerinden, ana babalarından kopup, başka kaynaklardan etkilenecekler. Çok uzaklarda ortaya çıkan yanlış bir fikir, gönülden gönüle, zihinden zihine, dilden dile yazı ile veya başka yollardan hemen yayılacak. Fitne kuş gibi kalpten kalbe uçacak, zihinlerde yuvalanacak. Elbette böyle kritik ve tehlikeli zamanlarda İslâm’ı yaşamak, benimsemek, onu dosdoğru şekilde hayatı boyunca devam ettirmek, güç olduğu kadar da sevaplı olacaktır. İlave bilgi için tıklayınız - Hadis-i şerifte, "Yakında büyük fitneler olacak o fitnelerde yerinde oturanlar ayaktakilerden, ayaktakiler yürüyenlerden, yürüyenler koşanlardan, daha hayırlı olacaklar." buyuruluyor. Bu fitnelerine karşı alınacak tedbirler nelerdir? Kaynaklar 1. Sahihu’l-Buhari, VIII, 88; Sunenu İbn-i Mace II, 1331 no 4015 2. Sahihu’l-Buhari, VIII, 88; Sunenu İbn-i Mace II, 1305 no 3954 3. Sahihu’l-Buhari, VIII, 89. 4. Sahihu’l-Buhari, VIII, 89. 5. Sahihu’l-Buhari, VIII, 89. 6. Sahihu’l-Buhari, VIII, 90. 7. Burada alma manasına kazf kelimesi kullanılmıştır. 8. Sahihu’l-Buhari VIII, 93; Sunenu İbn-i Mace II, 1317 no 3979. 9. Sahihu’l-Buhari VIII, 92; Tefriru’l-Kurani’l-Azim II, 43; Sunenu İbn-i Mace, II, 3961. 10. Sahihu’l-Buhari VIII, 90; Sunenu İbn-i Mace II, 1326 Tabahtur ve kadınların süslenmesi. 11. Sahihu’l-Buhari VIII, 91. 12. Sahihu’l-Buhari, VIII, 93; Sunenu İbn-i Mace II, 1306 no 3956 13. Sahihu’l-Buhari, VIII, 95. 14. Sahihu’l-Buhari, VIII, 100. 15. Sahihu’l-Buhari, VIII, 101-104. 16. Riyazu’s-Salihin s. 171 370. bab. 1825. hadis. Buhariden; Sunenu İbn-i Mace II, 1307 no 3957, 1340 no 4038 Hurmanın kapcığından ayıklandığı gibi iyiler gittiği zaman ayrıca bk. II, 1342 no 4043. 17. el-Müfredat s. 61. Bela, imtihan, sıkıntı, mihnet, meşakkat manalarına gelmektedir. 18. Gümüşhanevi, Ahmed Ziyaüddin, Ramûzul-Ehadis, terc. Naim Erdoğan, İstanbul ty. s. 298-3715 nolu hadis Nuaym fiten, Tabarani Evsattan; Ayrıca bk. İbn-ü Mace, Muhammed b. Yezid. Sunenu İbn-i Mace I-II, İstanbul ty. II, s. 1306, 1317, 1333 İlerde Gelecek Fitnelerle İlgili Hadis Kitaplarının özellikle “Kitabu’l-Fiten” bölümlerinde birçok hadis-i şerife rastlamak mümkündür. Selam ve dua ile...Sorularla İslamiyet
Değerli kardeşimiz, İlgili âyetlerin meali şöyledir 90. Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu öyle bir kavim üzerine doğar buldu ki, onlar için güneşe karşı bir örtü İşte böylece onunla ilgili her şeyden Sonra yine bir yol Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim Dediler ki Ey Zülkarneyn! Bu memlekette Ye'cûc ve Me'cûc bozgunculuk yapmaktadırlar. Bizimle onlar arasında bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi?95. Dedi ki "Rabbimin beni içinde bulundurduğu nimet ve kudret daha hayırlıdır. Siz bana kuvvetinizle destek olun da, sizinle onlar arasına aşılmaz bir engel yapayım."96. "Bana, demir kütleleri getirin." Nihayet dağın iki yanı arasını aynı seviyeye getirince vadiyi doldurunca "Üfleyin körükleyin!" dedi. Artık onu kor haline sokunca "Getirin bana, üzerine bir miktar erimiş bakır dökeyim" Bu sebeple onu ne aşmaya muktedir oldular ne de onu Zülkarneyn Bu, Rabbimden bir rahmettir. Fakat Rabbimin vâdi gelince, O, bunu yerle bir eder. Rabbimin vâdi haktır, dedi.Kehf, 18/90-98Bu konu eskiden beri âlimler arasında tartışmalı olan Kur’an’ın “mübhematı” denilen belirsiz yerlerden biridir. Bizim anlattıklarımız, âlimlerin görüşlerini yansıtmaktan coğrafik konumuyla birlikte tasvir edilen Zülkarneyn seddi genellikle tefsirciler tarafından –bu tasvire uygun olarak- Uzak Doğu bölgelerinde olduğuna Beyzavî’nin içinde bulunduğu bazı âlimler bunun Azerbeycan ile Ermenistan tarafında, Türkistan topraklarının bittiği yerde olduğunu ve Ebu’s-Suud’un da içinde bulunduğu diğer bir kısım âlimlere göre, Kur’an’da ifade edilen iki dağdan maksat Türk toprağının bittiği yerdir. Eğer bundan maksat maveraunnehir denilen küçük Türkistan ise, bu görüş Çin seddi yerine işaret etmektedir.bk. Elmalılı, İlgili âyetin tefsiri.Bediüzzaman said Nursi’ de bu görüşü bu meşhur Çin Seddi bu vasıfları taşımaktadır. Görenlerin anlattıkları da bu merkezdedir. İlgili âyetlerde -mealen- yer alan “Nihâyet güneşin doğduğu yere varınca,..” ifadesinden, güneşin orada bulunmadığını değil, bulunduğunu anlamak gerekir. “Onlar için güneşe karşı bir örtü yapmamıştık” ifadesinden ise, Zülkarneyn’in en son fethettiği yerin, medenî yaşayıştan uzak, ilkel çıplak, evsiz, barksız yaşayan bir Uzak Doğu topluluğunu anlamak beraber, yukarıdaki açıklamayı iki yorum halinde verebilirizBirincisi Zülkarneyn, Japonya, Kore, Çin bölgesine varmıştır. Orası, dağ veya ağaç gibi -güneşten biraz olsun koruyan- bir örtünün olmadığı bir yer Orası, çıplak, evsiz, barksız olarak yaşayan ilkel bir topluluk vardı. bk. Şevkânî, İbn Aşur, İlgili âyetin tefsiri.Ayrıca, Zülkarneyn’in yaptığı sed –Bediüzzaman’ın ifade ettiği gibi- Çin seddidir. Buna göre, “Onlar için güneşe karşı bir örtü yapmamıştık” ifadesinden, onların güneşin üzerine ilk doğduğu bir bölgenin insanları olduğunu anlamak da mümkündür. Bu ifadeyle, en uzak Doğu sayılan Çin bölgesine işaret etmekle, yapılan seddin de Çin Seddi olduğuna bir ima mi, peygamber mi olduğu hususunda kesin bir şey söylenemeyen Hz. Zülkarneyn hakkında Bediüzzaman Hazretleri "Yemen Padişahlarından birisidir ki, Hazret-i İbrahim'in zamanında bulunmuş ve Hazret-i Hızır'dan ders almış" derken onun velî olduğuna işaret etmekte, bir başka ifadesinde de "Zülkarneyn olan İskender-i Kebirin Büyük İskender'in nübüvvetkarâne peygambere yaraşır bir şekilde irşadatıyla" Lem'alar, s. 100-101 derken peygamberliğine işaret ettiği anlaşılmaktadır. Pek çok tefsirlerde de peygamber olduğu görüşü Şeddini de Hz. Zülkarneyn yapmıştır. Kur'ân'ın ifadesiyle Ye'cüc ve Me'cüc olarak isimlendirilen Mançur, Moğol ve Kırgız kabileleri, Hindistan ve Çin bölgesinde yaşayan mazlum ve masum insanlara pek çok defalar saldırıp vahşî bir şekilde öldürüyorlardı. Bu bozguncu ve çapulcu millet, Himalaya dağlarının arka taraflarında yaşamaktaydı. Girdikleri yerde âdeta taş üzerinde taş, omuz üzerinde baş bu zâlim ve gaddar milletlerin zulüm ve tecavüzlerinden, çevrede yaşayan kavimleri kurtarmak için Hz. Zülkarneyn Çin Şeddini yapmıştır. Böylece zâlimlerin önüne duvardan bir perde ve zulümlerine karşı da taştan bir bina dikilmiş oldu. Ansiklopedilerde geçen bilgilere göre, daha sonraları Çin hükümdarları bu şeddi genişletip, uzatmışlar, zamanla da bakımını yaparak bu güne kadar gelmesine vesile olmuşlardır."Acâib-i seb'a-i âlemden", yani dünyanın yedi harikasından sayılan Hz. Zülkarneyn'in yapmış olduğu sedlerden birisi olan "Çin Şeddi" binlerce sene yaşadığı halde meydanda duruyor." İnsanın eliyle zemin yeryüzü sahifesine yayılan, mücessem, mütehaccir taşlaşmış, manidar; tarih-i kadimden geçmiş tarihten uzun bir satır olarak okunuyor." Şualar, s. 58-61Bu seddin harap olmasıyla kıyametin de kopmasını Kur'ân'ın nasıl işaret ettiğini iki nükte şeklinde izah eden Bediüzzaman şöyle demektedir"Bu sed nasıl harap olacak, öyle de, bu sed dahi dağ gibi metindir. Ancak dünyanın harap olmasıyla hâk ile yeksan yerle bir olabilir. İnkılâbat-ı zaman tahribat yapsa da çoğu sağlam kalır."Lem'alar, On Altıncı Lem'a.Meşhur olan Çin Şeddinden başka daha birçok sedler de yapılmıştır. Bunlardan İskender-i Rûmî gibi cihangir ve kuvvetli hükümdarlar maddî olarak, bazı peygamber ve veliler de manevî bakımdan "o Zülkarneyn arkasından gidip, iktida edip, mazlumları zâlimlerden kurtaracak çarelerin mühimlerinden olan dağlar ortalarındaki sedleri, sonra dağlar başlarında kaleleri kurmuşlar. Ya bizzat maddî kuvvetleriyle veyahut irşad ve tedbirleriyle tesis etmişler. Yine Roma krallarından birisi İngiltere'de, İran Nüşirevanlarmdan diğer birisi de Kafkas dağlarında Derbent taraflarında, çapulcu ve bozguncu Tatar milletinin hücumunu durdurmak için Hz. Zülkarneyn gibi sedler inşa bilgi için tıklayınız - Kehf suresinin 85-90. ayetlerinde, güneşin doğuş ve batışı ile sebep ve sed ifadelerini açıklar mısınız? Güneş balçıklı bir suda nasıl batar?.. Selam ve dua ile...Sorularla İslamiyet
NEML SURESİ'NDE HZ. MEHDİ AS'NİN CİNLERLE BAĞLANTIDA OLACAĞINA İŞARETLER MASONLAR DİNSİZ CİNLERLE BAĞLANTIDADIR CİNLERİN GÖRÜNÜMÜ NASILDIR? CİNLERLE İLGİLİ ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR CİNLER VE MELEKLER CENNETTE İNSANLARA GÖRÜNECEK Mİ? Blog Archive ▼ 2010 15 ▼ Mart 15 Başlık yok CİN SURESİ KURAN´DA CİNLER Kuran'da Cinler Cinleri Yaratan Allah'tır Cinleri Allah'a Ortak Koşanlar Hz. Süleyman'a Hizmet Eden Cinler İman Eden Cinler İSLAMDA CİNLER KURAN'DAN İŞARETLER AHİR ZAMANDAKİ GÜNEŞ VE AY TU... NEML SURESİ'NDE HZ. MEHDİ AS'NİN CİNLERLE BAĞLAN... MASONLAR DİNSİZ CİNLERLE BAĞLANTIDADIR CİNLERİN GÖRÜNÜMÜ NASILDIR? CİNLERLE İLGİLİ ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR CİNLER VE MELEKLER CENNETTE İNSANLARA GÖRÜNECEK Mİ?
Ahir zaman nedir? Ahir zamanda neler olacak? Ahir zaman alametleri nelerdir? Âhir zamanda gerçekleşecek bazı fitne ve fesatlar...Ahir zaman, İslam inancına göre dünyanın, insanlığın son günleri; kıyamete yakın yıllar ve günler demektir. Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, âhir zamanda gerçekleşecek bazı fitne ve fesatları haber vererek ümmetinin bu konuda dikkatli davranmasını istemişlerdir. Kıyâmetin habercileri diyebileceğimiz bu nevî fitneleri beyân eden hadîs-i şerîflerin bir kısmı şöyledir “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki fâiz yemeyen hiç kimse kalmayacak! Kişi doğrudan yemese bile ona tozundan[1] bulaşacak.” Ebû Dâvûd, Büyû, 3/3331[2] “Öyle bir zaman gelir ki kişi malını helâlden mi, haramdan mı kazandığına hiç aldırış etmez.” Buhârî, Büyû, 7, 23 “Öyle bir zaman gelecek ki doğru söyleyenler yalanlanacak, yalancılar ise doğrulanacak. Güvenilir kimseler hâin sayılacak, hâinlere güvenilecek. Kişi kendisinden şahitlik etmesi istenmediği hâlde şahitlik edecek, yemin etmesi istenmediği hâlde yemin edecek. İnsanların dünya nîmetlerinden en fazla istifâde ederek en mes’ûd olanı, Allâh’a ve Rasûl’üne îmân etmeyen alçak oğlu alçak olacak!” Taberânî, el-Mucemü’l-Kebîr, XXIII, 314; Heysemî, VII, 283 “Öyle bir zaman gelecek ki insanlar iyiliği tavsiye etmeyecek, kötülükten de sakındırmayacaklar.” Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, VII, 280 AHİR ZAMANDA NELER OLACAK? Hazret-i Sevban -radıyallâhu anh- anlatıyor Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz “–Yabancı kavimlerin, yiyicilerin birbirlerini sofralarına dâvet ettiği gibi, birbirlerini sizin üzerinize çullanmaya çağıracakları zaman yakındır!” buyurmuşlardı. Orada bulunanlardan biri “–O gün sayıca azlığımızdan dolayı mı bu durum başımıza gelecek?” diye sordu. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz “–Hayır, bilâkis o gün siz çok olacaksınız. Lâkin sizler, bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan kimseler durumunda olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!” buyurdular. “–Zaaf da nedir, ey Allâh’ın Rasûlü?” denildi. “–Dünya sevgisi ve ölümden hoşlanmama duygusu!” buyurdular. Ebû Dâvûd, Melâhim, 5/4297; Ahmed, V, 278 Hadîs-i şerîften anladığımıza göre; İslâm düşmanları, Müslümanların kuvvetlerini kırmak, onları bölüp parçalamak ve neticede yok etmek için birbirlerini iş birliği yapmaya dâvet edeceklerdir. Bunu da, sofrasına adam dâvet eden bir sofra sahibinin rahatlığı içinde yapacaklardır. Yani nasıl ki onlar için kendi sofralarına oturup yemek gayet kolay bir işse, kâfirlerin İslâm’a karşı ittifak çağrısında bulunup Müslümanların canlarına kastetmeleri, topraklarına musallat olup zenginliklerini sömürmeleri de o derece kolay olacaktır. Onları bu kadar cür’etlendiren şey ise, Müslümanların azlığı değil, aksine onların îman ve takvâ bakımından zayıflığı ve dünyaya aşırı düşkünlükleri olacaktır. Çünkü ölümden korkan ve dünyaya fazlaca düşkün olan kimse, fedakârlıkta bulunamaz, zorluklara katlanamaz, canı ve malı ile yapması gereken cihâdı ihmal eder. Böyle olunca Müslümanlar, eskiden olduğu gibi düşmanlarının kalbine korku salan heybeti kaybederler. Dolayısıyla İslâm düşmanları, artık Müslümanlardan korkmaz ve çekinmez olurlar. Zübeyr bin Adiy Hazretleri anlatıyor Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh-’ın yanına girdik. Haccâc’ın bize yaptıklarını şikâyet ettik. “–Sabredin!” buyurdu. Sonra da sözlerine şöyle devam etti “–Siz öyle günlerle karşılaşacaksınız ki, her yeni gün, giden günden daha kötü olacak. Bu hâl, Rabbinize kavuşuncaya kadar devam edecek. Ben bunu, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’den işittim.” Buhârî, Fiten, 6; Tirmizî, Fiten, 35/2206 İNSANI HELÂK EDEN ŞU BEŞ ŞEYDEN KAÇININ Abdullah bin Ömer -radıyallâhu anh- şöyle der Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bize yönelerek şöyle buyurdu “Ey Muhâcirler cemaati! Beş şey vardır ki, onlarla mübtelâ olduğunuzda, ben sizin o şeylere erişmenizden Allâh’a sığınırım. Onlar şunlardır Bir milletin içinde zinâ, fuhuş ortaya çıkıp nihayet o millet bu suçu alenî olarak işlediğinde, mutlakâ içlerinde vebâ hastalığı ve onlardan önce yaşamış milletlerde görülmemiş başka hastalıklar yayılır. Ölçü ve tartıyı eksik yapan her millet, mutlakâ kıtlık, geçim sıkıntısı ve başlarındaki hükümdarların zulmü ile cezalandırılır. Mallarının zekâtını vermekten kaçınan her millet, mutlakâ yağmurdan mahrum bırakılır kuraklıkla cezalandırılır ve hayvanları olmasa onlara yağmur yağdırılmaz. Allâh’ın ahdini emirlerini ve Rasûl’ünün ahdini yaptığı anlaşmaları ve Sünnet’ini terk eden her milletin başına, Allah mutlakâ kendilerinden olmayan bir düşmanı musallat eder ve düşman, o milletin elindekilerin bir kısmını alır. İdarecileri Allâh’ın Kitâbı ile amel etmeyip, indirdiği hükümlerden işlerine geleni seçtikçe, Allah onların hesâbını kendi aralarında görür fitne, fesat ve anarşi belâsına mâruz kalırlar.” İbn-i Mâce, Fiten, 22; Hâkim, IV, 583/8623; Beyhakî, Şuab, III, 197 Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyuruyorlar “İdarecilik ve hâkimlik gibi işlerini kadınlara veren bir toplum kesinlikle felâha eremez!” Buhârî, Meğâzî, 82 “İdarecileriniz hayırlı olanlarınızdan iseler, zenginleriniz cömert kimselerse, işlerinizi aranızda istişâre ile hallediyorsanız, bu durumda yerin üstü, altından hayırlıdır. Eğer idarecileriniz şerirlerinizden, zenginleriniz cimri ve işleriniz kadınların elinde ise, yerin altı üstünden daha hayırlıdır.” Tirmizî, Fiten, 78/2266 Zira böyle bir toplumda artık dînin emirlerini ikāme imkânı kalmaz… 15 ŞEYİ YAPINCA ÜMMETİN BAŞINA GELECEK BÜYÜK BELA Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- anlatıyor Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gün “–Ümmetim on beş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belânın gelmesi vâcip olur!” buyurmuşlardı. Yanındakiler “–Ey Allâh’ın Rasûlü! Bunlar nelerdir?” diye sordular. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle sıraladı “1- Ganimet yani millî servet, fakir-fukarâya uğramadan sadece zengin ve mevkî sahibi kimseler arasında tedâvül eden bir metâ hâline geldiği, 2- Emanet, ganimet gibi görülüp hıyânet edildiği, 3- Zekât, ibadet olarak görülmeyip büyük bir yük ve kayıp olarak telâkkî edildiği, 4- Kişi, gayr-i meşrû işlerde kadınına itaat ettiği, 5- Kişi, annesine karşı itaatsizlikte bulunduğu, 6-7- Kişi, arkadaşına iyilikte bulunduğu hâlde babasına kaba davrandığı, 8- Mescitlerde sesler yükseldiği huşû kaybolduğu, 9- Bir milletin idarecisi en alçakları olduğu, Nitekim bu, zaman zaman dünyanın muhtelif devletlerinde görülebilen bir hâdisedir. 10- Bir kişiye şerrinden korkularak hürmet edildiği, 11- Çeşitli isimlerle îmâl edilen içkilerin serbestçe içildiği, 12- İpek elbiselerin erkekler tarafından giyildiği, 13-14- Şarkıcı kadınlar ve çalgı aletlerine alâka arttığı, Günümüzde sanat, bale, konser vb. adlar altında; bar, gazino ve benzeri salonlarda ve hattâ radyo, televizyon gibi çeşitli mecrâlarda -maalesef- çok yaygın hâldedir. 15- Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip geçenlere lânet ettiği zaman, Günümüzde bazı gâfillerin ecdâdımız Osmanlı’ya ve geçmiş İslâm âlimlerine buğz etmesi gibi. İşte o zaman, mü’minlerin ruhlarını kabzeden kızıl rüzgârı, yere batışı veya domuz ve maymunlara çevrilmeyi,[3] zelzeleyi ve gökten taş yağmasını bekleyin. Ondan sonra birbiri ardınca pek çok alâmet zuhûr eder ve bunlar, ipi kopan eski bir gerdanlığın ardı ardına düşen taneleri gibi birbirini takip ederler.”[4] Gaybı ancak Allah bilir. Herhâlde bunlar, kıyâmete yaklaştıkça şerrin iyice artması neticesinde vukū bulacak alâmetlerdir. AHİR ZAMANDA DUA Hadîs-i şerîfte buyrulur “Yakında öyle bir fitne zuhûr edecek ki ondan kişiyi ancak Allah Teâlâ kurtarır, bir de boğulmak üzere olan kişinin duâsı gibi bir duâ…” Beyhakî, Şuab, II, 367/1077 Huzeyfe -radıyallâhu anh- da şöyle buyurmuştur “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, o zaman ancak denizde boğulmak üzere olan biri gibi duâ eden kişi kurtulabilecektir.” İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VI, 22/29173; Hâkim, IV, 471/8308 MEDİNE TERKEDİLECEK Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır “Bir gün gelecek, insanlar Medîne’yi, en hayırlı ve güzel hâlindeyken terk edip gidecekler; orada sadece vahşî hayvanlar ve kuşlar kalacaktır. Dünyada en son ölecek kimseler, Müzeyne kabilesinden iki çobandır. Medîne’ye girmek isteyerek koyunlarına seslenirler. Ancak orayı ıpıssız, vahşî hayvanlarla dolu olarak bulurlar. Onlar da Vedâ Tepesi’ne gelince yüzüstü düşüp ölürler.” Buhârî, Fedâilü’l-Medîne, 5; Müslim, Hac, 498, 499; Muvatta, Câmî, 8 HZ. MEHDİ KİMİN SOYUNDAN GELECEK? Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır “Mehdî, benim neslimden, Fâtıma’nın evlâdından olacak!” Ebû Dâvûd, Mehdî, 1/4284; İbn-i Mâce, Fiten, 34 “Mehdî benim neslimdendir; alnı geniş, burnu incedir. Dünya zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi, o adâletle dolduracak ve yedi sene hüküm sürecektir.” Ebû Dâvûd, Mehdî, 1/4286[5] Bu hadîs-i şerîflerde bildirilen pek çok alâmetin ya kendileri veya benzerleri gerçekleşmiştir. Fakat kıyâmetin vakti kesin olarak bilinemeyeceği için, bu alâmetlerin daha şiddetli olanlarının zamanla vukū bulması da mümkündür. Bu sebeple mü’minler olarak her zaman tedbirli ve uyanık olup âhirete daha iyi hazırlanmaya gayret etmemiz elzemdir. Dipnotlar [1] Ebû Dâvûd’un bir rivâyetinde “buharı” şeklinde geçmektedir. [2] Ayrıca bkz. Nesâî, Büyû’, 2/4452; İbn-i Mâce, Ticârât, 58; Ahmed, IV, 494; Beyhakî, Sünen, IV, 275. [3] Bkz. Tirmizî, Fiten, 38/2210. [4] Tirmizî, Fiten, 38/2211. [5] Ayrıca bkz. M. Yaşar Kandemir, Şifâ-i Şerîf Şerhi, II, 159. Kaynak Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları İslam ve İhsan
KURAN'DAN İŞARETLER AHİR ZAMANDAKİ GÜNEŞ VE AY TUTULMALARI, İNSANIN YARATILIŞI, CİNLERİN YARATILIŞI
ahir zamanda cinler görünecek mi