🌞 Yağmur Denince Akla Gelen Şeyler
nONJvAc. Her yıl 12-18 Mayıs arasında düzenlenen “ Hemşireler Haftası ” kutlamaları Muğla genelinde başladı. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde başlayan törenden sonra Atatürk Heykeline çelenk konuldu akabinde 1 dakikalık saygı duruşunda bulunularak, İstiklal Marşı Yücelen Hastanesi temsilcilerinin de bulunduğu programdan sonra hastane bünyesinde de kutlama programı organize programında konuşan Başhemşire Sacide Özdoğan, “İnsan sağlığına hizmet etmek onurlu bir görevdir. Sağlık, bireylerde zorunlu, vazgeçilmez ve hayatın her döneminde aynı önemi koruyan temel ihtiyaçlarımızdandır. Hemşirelik bu ihtiyaca cevap veren en değerli mesleklerden birisidir. Hemşirelik mesleğini meslektaşlarımız sevgi, saygı ve sabırla yerine getirmektedirler. Bilgi ve becerilerini insan sağlığına adayan hemşirelerimiz sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde, geliştirilmesinde ve sürdürülmesinde önemli rol oynar. Büyük bir onur ve fedakarlıkla, zor şartlar altında mesleğini icra eden hemşirelerimiz, sağlık sektörünün olmazsa olmazlarıdır. Mesleğin gereği olarak gece – gündüz ihtiyacı olanların yanında, büyük bir hoşgörüyle çalışan hemşirelerimiz saygı ve takdiri hak özveriyle sürdüren hemşirelerimizin Hemşirelik Haftasını kutluyorum.” Dr. Sumur Gazezoğlu ise; “ Eskiden sadece bayanların mesleği olarak görülen hemşireliğin artık tek cinsiyetli bir meslek olmaktan çıktığını söylerken, hemşirelik mesleği denince ilk akla gelen şey sevgidir. Sağlık alanında ise öncelikle mesleğinizi sonra da insanı sevmeden başarılı olmak mümkün değildir. Sabır ve fedakarlık hemşireliğin diğer bir özelliği. Siz değerli hemşirelerimize teşekkür ediyoruz” diye programında Özel Yücelen Hastanesinde görev yapan tüm hemşirelere karanfil hediye edilirken, kantin bölümünde pasta kesildi.
akşamla olur aleme düşer rakıları biraları su gibi içer bar pavyonda durmaz gezer alemi bilir angaralı kaşıkları kırara zilleri takar akıllıda oynar angaralı yanlışlı sevmez hiç boş gezmez sazcı üzmez angaralı seğmeni oynar gökleri coşar angaralı hüdayda misket kostak derken coşar angaralı muhabbeti bilir angaralı anıtkabir fox tv de haberler biterken çalan şarkı ankara çinçin Ankara'dayım. başka illere de gittim ama İzmir, Bursa, Antalya, Adana hariç bana hep köy gibi geliyor. Başka ilden Ankara'ya gelen köy der. bütün bir yılı gökçeğe söverek geçirdiğim için gökçek diyorum. quoteOrijinalden alıntı inform_ups Ankara'dayım. başka illere de gittim ama İzmir, Bursa, Antalya, Adana hariç bana hep köy gibi geliyor. Başka ilden Ankara'ya gelen köy der. ankarayada köy diyosan doğum yerin new york herhalde yada sen köy ne onu bilmiyosun. quoteOrijinalden alıntı karasimsek06 quoteOrijinalden alıntı inform_ups Ankara'dayım. başka illere de gittim ama İzmir, Bursa, Antalya, Adana hariç bana hep köy gibi geliyor. Başka ilden Ankara'ya gelen köy der. ankarayada köy diyosan doğum yerin new york herhalde yada sen köy ne onu bilmiyosun. siz yanlış anlamışsınız. Ben Ankara'ya köy yazmadım. O büyük şehirler hariç bana köy gibi geliyor. sanırım 20 ile yakın iş ve gezi olarak gittim yazacam uyumayan liseliler atak yapacaktır. sevdiğim Keişan Ais Ezhel dolmuşların yarık egzoz sesleri... otobüslerin ortalığı siyaha boyayarak geçmesi apaçileri kürt çocukların arabamı taşlaması evin garaj kısmı alçakta kalıyor ve bunlar üst kısımdan sürekli taş atıyor. derme çatma bir kapalı garaj yaptık sıfır araba aldığımız için ama bi gün sırf bu yüzden katil olabilirim insanların suratsızlığı yobazların tam yobaz olması açlıktan ölenlerle parayla bi tarafını silenlerin bir arada yaşaması karanfil sokakta saçı 3 metre yukarı dikme yeteneğine sahip emoçiler trafikte bir kesimin 30 km hızla sol şeridi kapatırken, diğer bir kesimin 120-150lerle akıl almaz makaslar atabilmesi. dolayısıyla kimin ne derece araç kullanabildiğini bilmediğin için trafiğin işkenceye dönüşmesi ilk etapta aklıma gelenler bunlar. balicisi tinercisi vs. her yerde olduğu için onları saymıyorum bile. ha bir de son zamanlarda türeyen çakal kasa bmwlerle akılları sıra şov yapanlar. bunlara söylediğim lafları buraya yazarsam o ban bi daha açılmaz o yüzden yüksek şerefli arkadaşlar ve namuslu annelerin çocukları diye geçiştiriyorum... Her şey. quoteOrijinalden alıntı arslanbenzer sadece binalardan oluşan sıkıcı bir şehir karsdan iyidir ankara deyince aklima deniz geliyor Kırolar. 10 yil istanbulda 10 yil ankarada 2 yil da eskisehirde kaldim. Ankaradaki kıro populasyonu hicbir ilde yok. Eskiden gölbaşı'da yaşıyordum ora aklıma geldi quoteOrijinalden alıntı inform_ups Ankara'dayım. başka illere de gittim ama İzmir, Bursa, Antalya, Adana hariç bana hep köy gibi geliyor. Başka ilden Ankara'ya gelen köy der. İstanbul kasaba zaten. Anıtkabir ötesine gerek yok. quoteOrijinalden alıntı lucadris24 quoteOrijinalden alıntı arslanbenzer sadece binalardan oluşan sıkıcı bir şehir karsdan iyidir Hiç geldin mi karsa? şehrin dışına doğru bir yerdeyiz bahçemiz falan var gayet güzel zaten ama karsın iyi olduğunu söylemedim.
elizabeth wayne rooney premier lig yağmur riyakarlık 1. sarışın insanlar ama bizdekiler gibi değil. çiğ sarı. kaşları belli olmayan cinsten. 2. sarı diş. saç rengiyle diş arasında ton farkı olmayacak. 3. kötü koku. çamur. pislik bildiğin. 4. edebiyat 5. kraliyet aileleri. 6. 7. şarap 8. seks 5 taneyle sınırlı kalmadığını ve aklıma çok da iyi şeyler gelmediğini fark ettiğim şeylerdir. ah şu bilinçaltım. bembeyaz süt hatunlar kırmızı iki katli otobüsler saat kulesi yağmur yeşil vakti zamanından dünyaya hükmedipte şimdi küçük bir adada yaşamaları. si̇ci̇m çay futbol güneş batmayan i̇mparatorluk londra köprüsü açlık karanlık gündüzler kibirli insanlar depresyon sömürge islam düşmanlığı casuslar fitne fücur vs.. batmayan emperyalist krallık beceriöyle ki zamanında 500 milyonluk çin'i bile sömürmeyi becermişler. kulübeleri bu en sonuncu ötekilere göre saçmaydı ama sayıyı tamamladı. black sabbath pink floyd motorhead muse beatles aynen. bkz ted baker gıcıklık şımarıklık gereksiz yere endişe bencillik yağmur benedict cumberbatch sütlü çay beatles diana - elizabeth kraliçe olan - 5 çayı 5pm - premier lig - the guardian biraz da the sun - emma watson götler! kraliçe elizebeth kanada halkına jest olsun diye şahsi mülkü olan kanada topraklarını kanada halkına bağışlamış. - akşam çayı fincanda ve sütlü - krallar, kraliçeler, prensler, prensesler - sürekli bulut ve yağmur, kasvet - tüm dünyaya hükmeden lisan - dünyadaki her şeyin arka perdesinde olan ülke görünürde abd ve israil olmasına rağmen
YORUM FATMA BETÜL MERİÇ Bahar yağmurunun damla damla yağışı güzeldir Ve ben seni hatırlıyorum her bahar yağmurunda Eski bir hüzün canlanıyor içimde Lale çiçekleri naz yapınca. Gönlümü kaptırdım, sineme hançer vurdular Bizi birbirimizden ayırdılar Vatanım vatanım, budur bizim kaderimiz Neden neden, neden? Ah, ah, bahar yağmurunun damla damla yağışı güzeldir Ben seni hatırlıyorum her bahar yağmurunda… Yukarıdaki sözler, Tacik şarkıcı Daler Nazarov’un, vatan özlemi ile yazdığı şarkıya ait. 90’lı yıllarda ülkesinde çıkan iç savaş sebebiyle, doğup büyüdüğü toprakları terk etmek zorunda kalan Nazarov; Kazakistan’da kaldığı sürede, memleketinin yağmurlarına, çiçeklerinin nazlı nazlı açışına, toprağının kokusuna duyduğu hasretini, işte bu dizelerle anlatmış. Farsça sözcükler, şarkıya ayrı bir derinlik katmış, içimizi ısıtan bir eser meydana gelmiş. Yurdundan yuvasından, evinden ocağından, eşinden dostundan; düşüp dizlerini kanattığı sokaklarından, büyüyüp okul yoluna koştuğu caddelerinden, ıslandığı yağmurlardan, beklediği duraklardan, hasılı biriktirdiği onca anıdan ayrılması zordur insanın. Hüzünlüdür. Memleket toprağı’ diye bir tamlama vardır dilimizde. Uzağa düşünce, bir avuç toprak ile hasret giderilir; vuslata erince eğilip alnından öpülen yine memleketin toprağı değil, ya nedir? Şiirlerde dize dize söylenen, şarkılarda türkülerde hasreti tüllenen, sıladır daim. Anadan, babadan, yardan ayrılmak zordur ama. En zoru vatandan ayrı düşmektir gurbet yolcuları için. Değil mi ki “Hubb’ul-vatan, mine’l-iman “ buyurmuştur Hz. Peygamber. Öyle de vatan sevgisi, elbet imandandır. Nazlı nazlı düşen bir bahar yağmuru, vatanı hatırlatır gurbet kuşlarına. Bir çiçeğin tomurcuğunda, odur ilk akla gelen. Kilometrelerce ötede, burunda tüten bir çocukluk anısı, anne kucağı gibidir vatan. Günler özleyişlerle, bekleyişlerle geçerken, geçmişin yüz güldüren hatıraları bile, gözden iki damla yaş akıtmaya yeterde artar bile. Şaire, Uçun kuşlar uçun, doğduğum yere Şimdi dağlarında mor sümbül vardır, dedirten ve ardından, Orda geçti benim güzel günlerim O demleri anıp bugün inlerim Destan-ı ömrümü okur dinlerim İçimde oralı bir bülbül vardır Uçun kuşlar uçun, burda vefa yok Öyle akarsular, öyle hava yok Feryadıma karşı aks-i sada yok Bu yangın yerinde soğuk kül vardır.* dizelerini inci gibi dizdiren de hep bu özlemlerdir. Hasreti yudum yudum içen gönüller, sılaya dönecekleri günü iple çekedursun; Hemşerim memleket nere, diye soranlara Bu dünya, bizim memleket cevabını veren iyilik süvarileri, dünyayı güzelleştirmeye devam ediyor. Önceleri, Türkiye sınırları içinde hemen her ilde, ilçede gerçekleşen programlar, yüzlerce ülkenin katılımı ile kurulan gönül köprüleri, uzunca bir süredir ülke dışında, dünyanın dört bir yanındaki insanlarla buluşur olmuştu. Bu, bir yönüyle mecburi bir açılmaydı. Neticede gönüllerin ayrı dahi olsa birlikte coşmasına da vesile oldu. Umut umut bahar tomurcuğu, ümit ümit sevgi nağmeleri olup evlerimize ve elbette gönüllerimize doğdu. Eksile eksile bir avuç kalmıştık. Her birimiz farklı yerlere savrulmuştuk. Kendi vatanımızda gurbeti yudumlamıştık çoğu kez. Yalnız akşamlarda bir dost sesine muhtaçtık. Serin bir gurbet akşamında, hicret ettiği diyarı Almanya’dan nağme nağme ümit, ıtır ıtır bahar olup düşüverdiler ekranlarımıza. Ses, aynı aşina olduğumuz o ses. Duyunca, içimize bir sıcaklık gönüllerimize inşirah veren cinsten. Aldığımız tat aynı olsa da, bir başkalık var bu programlarda. Bir yaşanmışlık. Çekilen ızdırapların birleştirdiği güzel yüreklerin, birlikte atışı.. Karşımızda samanyolu televizyonu denince akla gelen ilk isimlerden. İsmi anılınca, yanına samanyolu tv eklenen kıymetli Reha Yeprem. Salonda, aşina olduğumuz bir kalabalık. Her biri, Meriç in soğuk suyuna eteklerini değdirip de geçti belki. Belki de, kamplarda günleri ayları tüketti. Simalarında buruk bir tebessüm, hallerinde özlediğimiz bir şeyler var. Ekrana dokunsanız kalplerine nüfuz edivereceksiniz sanki. Yalnız olmadığımızı unutulmadığımızı, her daim dualarda olduğumuzu hissetirdi Ümit Nağmeleri. “Atlastan cepkenli yiğit akıncıların” bir gün elbet geriye döneceğini. Kötü günlerin de bir gün biteceğini. Bu günlerin de geçeceğini.. Acılar kadar sevinçler, ümitler de paylaşılmalı değil mi? En umutsuz anlarda, umutları çoğaltmak gerekmez mi? Baharın çocukları, ümidin en güzel nağmeleri ile aşk oldu şevk oldu kırık gönüllere. Bitmedi, bitirilemedi dedirtti. Söylenmek istenen aslında gayet netti “Vefasızlığınız kör testere, Kanata kanata kestiniz dallarımızı.. Kaybettiniz sol yanlarımızı Okullarımızı, firmalarımızı, evlerimizi, dükkanlarımızı çaldınız! Fırtına olup estiniz Kırdınız dallarımızı kabul AMA… Ama ümidimizi yerinden bile oynatamadınız Tohum tohum saçıldık yeryüzüne Size kırmanın günahı Bize Hicret’in sevabı düştü Bakın çilenin kucağında Azmin ocağında Baharın sıcağında Tüllenen bir gelecek var… Zira Rabbimizin vaadi var… Yıkılmaz ümidimiz var.”** *RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI **İ. MACİT Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
yağmur denince akla gelen şeyler